"Facebook Masalları"

Kitabın Adı: Facebook Masalları: İnsanın Ruhuna İlham Veren Modern Zaman Mucizeleri
Orijinal Adı: Facebook Faırytales: Modern-Day Mıracles to Inspıre the Human Spırıt
Yazarı: Emıly Lıebert
Çeviren: Nehir Güler
Yayın Evi: Derin Kitap
Sayfa Sayısı: 262
Tür: Öyküleyici Gerçeklik 

Tanıtım Yazısı:
40 yıl sonra bir araya gelen kız kardeşler.
Kimsesiz bir çocuğu evlat edinen bir çift.
Organ bağışında bulunulan bir anne.

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, Facebook adında bir sosyal paylaşım ağı vardı. Dünyanın her yanından insanları buluşturan bu ağ, yeni aşkların ve dostlukların doğmasına, insanların yeni bir kariyere ya da hayata başlamalarına, hatta donör bulmalarına bile yardımcı oldu. Günlerden bir gün, Emily Liebert adında bir yazar, Facebook kullanıcılarıyla yaptığı söyleşilerden yola çıkarak Facebook Masalları adında bir kitap yazdı. Niyeti, internet ortamındaki mutlu sonları okuyucularla paylaşmaktı.

Sadece birkaç yıl içerisinde, dünya çapında 350 milyon kullanıcı sayısına ulaşan Facebook'u insanlar biyolojik babalarını bulmak, organ aramak, muhtaçlara yardım etmek, suçluları yakalamak ya da Obama gibi, başkanlık seçimlerini kazanmak için kullandılar.
İnsan ruhunun zorlukların üstesinden gelme gücünün internet ortamında bile ne kadar etkili olduğunu ortaya koyan Facebook Masalları okuyanlara ilham verecek.

Kapak Tasarımı:
Kapak tasarımı kitap içerisindeki görsellerle sağlanmış bir vaziyette sadelik sağlanarak hazırlanmış olmasına karşın oldukça hoş. Kısacası: BEĞENDİM…


Yorumum

Kısacası tam beklediğim tarzda bir kitap oldu. Emıly Lıebert’ın yazmış olduğu ve Derin Kitap’tan çıkmış olan “Facebook Masalları: İnsanın Ruhuna İlham Veren Modern Zaman Mucizeleri” kısa kısa öykülerle(masallarla) sizi bambaşka gerçekliğe götürüp sosyal paylaşım sitelerinin gücünü gösteriyor. Sizde sosyal paylaşım sitelerinin gerçek gücünü görmek istiyorsanız sakın kaçırmayın derim.
Lütfen bizden yorumlarınızı esirgemeyiniz…
  
Puanlama:



Bu Kapağa Bayıldım#2




~Benim Tatlı Komposto Günlüğüm~

HAMİLELİK GÜNLÜĞÜ
ÜNLÜ OYUNCU TUBA ÜNSAL HAMİLELİK SÜRECİNİ VE O DÖNEMDE YAŞADIĞI ÖZEL ANLARINI TÜM İÇTENLİĞİYLE OKURLA PAYLAŞIYOR…

İnişlerle ve çıkışlarla dolu kariyerimin bir noktasında ‘dur’ deyip bir ara çocuk yapacağımı biliyordum. Ama o gün geldiğinde, neler yapmam gerektiği ile ilgili hiçbir fikrim yoktu. Tamam, çocuklarla iyi anlaşıyorum ama bunun dokuz ay karında taşıması var. Eve postayla göndermiyorlar nitekim. Eee, dokuz ay taşımakla da bitmiyor. Beslenmesi, uykusuzluğu, düzenli hayatı... Bir sürü, bir sürü değişken! Ama olsun, benim sevecen, sabırlı, tatlı bir anne olma ihtimalim de yüksekti. Yoksa değil miydi? Yoksa çocukları çok sevmek yeterli değil mi? İşte bütün bu karmaşaya geliştirdiğim çözümler, günbegün bu kitapta hayat buluyor.


Teknolojinin Son Harikası: BooK



Pamuk Prenses'in Maceraları: Ayna Ayna Söyle Bana

Bu bildiğiniz Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalından biraz farklı, biraz çılgın, biraz masalın söylenmemiş tarafını anlatan bir uyarlama. En son Ölümsüzler ile seyrettiğimiz yönetmen Tarsem Singh'ın son işi olan yapım, kötü niyetli bir cadının (Julia Roberts), güzeller güzeli Pamuk Prensesi (Lily Collins) sürgüne gönderip, krallığın başına geçmesi bol mizahi bir dille aktarılıyor.

Pamuk Prenses, ormanda tanıştığı Yedi Cücelerin yardımıyla tacını geri almayı başarabilecek mi? Peki Kötü Kraliçe Prens Andrew'u (Armie Hammer) kendisine âşık edip, evlenmeyi başarabilecek mi? 

Bu farklı uyarlama en çok Julia Roberts'ın mizah yüklü oyunculuğu ile öne çıkıyor...




Haydi Eller Havaya...







Mavi Umut


Mavi Umut ve Mükemmel Çekilişi…

Mavi Umut adlı blogdaki çekilişe katıldım. Hediyelerde mükemmel eee ne demeye duruyorsunuz? Buyurun…


~Öldüm... ve Yazdım~


İçi ne kadar acıyabilir bir insanın?
Gözlerini sımsıkı kapatıp yerinden hiç kalkmasa geçeceğini sanacak kadar mı? Ondan hatıra ne varsa kırıp dökecek kadar mı?
Birlikteyken olanlara yalnızken tahammül edemeyecek kadar mı?
Kenarda bırakılmış tüm bisikletleri kırasın gelir…
Saçlarını kökünden kazıyasın, duyduğun her şeye kulaklarını tıkayasın gelir.
Avunmak bile istemezsin acını kabullenmişsen. Kim ne derse desin caydıramaz inkârından!

Alkım Uysal’ın romanındaki kadın çok acı çekiyor… Çünkü kimse onun gibi terk edilmedi,
Kimse kimseyi onun kadar yalnız bırakmadı. Tıpkı hiç kimsenin kimseyi bu biçim sevmediği gibi.
Bir cümleye vurulmak nedir bilirsiniz, biliyoruz…
Romanda bizi vuran cümleler belli, siz sizinkilerin altını çizin!

Yorumum


Konu ve kapak itibariyle çok hoşuma gitse de yakından birde kitapçıda görmek istiyorum. Umarım ondan sonra da ilgimi çekebilir…


Açlık Oyunları

Büyük-Küçük herkesin merakla beklediği ve Suzanne Collıns’ın yazmış olduğu Açlık Oyunları Serisi’nin ilk kitabından uyarlanan yine aynı adlı film bugün sinemalardaki yerini aldı. Filmin konusu ise şöyle:

Yakın bir gelecekte Kuzey Amerika kuraklık ve arkasından gelen yangın ve kıtlıklarla zayıflayarak çökmüş; yerini bir başkent ve 12 eyaletten oluşan Panem adında bir ülkeye bırakmıştır. Bu yeni ülkede her sene eyaletlerden kura ile seçilen ikişer gencin katıldığı "Açlık Oyunları" düzenlenmektedir. Kısmen eğlence amaçlı, kısmen de halka gözdağı vermeyi hedefleyen bu oyunlar, ayrıca tüm Panem ülkesinde televizyonlardan da izlenmektedir. 24 farklı 'yarışmacı' bütün televizyon seyircilerinin gözleri üzerindeyken, rakiplerini eleme ve hayatta kalma mücadelesi vermektedirler.

Katniss'in 16 yaşımdaki kız kardeşi Primrose, maden yataklarıyla ünlü eyaletin 'kadın yarışmacısı' olarak seçildiğinde Katniss onun yerini almak için gönüllü olur. Erkek katılımcı Peeta ile Katniss, kendilerinden yaş ve kuvvet açısından daha büyük, güçlü ve ömürleri boyunca bu an için eğitilmiş olan rakiplerine karşı ayakta durmaya çalışırlar...


Bestseller#1





Yaklaşık 1 yıl önce Star Gazetesinden 29 kupona aldığım New York Times Bestseller 1.set kitaplarım. Toplam 15 kitaptan oluşan bu kitaplar ve yazarları şöyle;

*Asi Elizabeth (Anya Seton)
*Ölümsüz Aşk (Anya Seton)
*Hazin Bir Aşk (Anya Seton)
*Kalbimdeki Aşkı Sana Vereceğim (Anya Seton)
*Mavi Kapı (David Fulmer)
*Esrarengiz Yolculuk (Jonathan Harr)
*Böyle Göçtü Zerdüşt (Farhad Kishvery)
*Türk ve Annem (Mary Helen Stefeniak)
*Babam ve Ben (Ariel Sabar)
*Karşılıksız Sevgi (Nicole Mones)
*Gerçek Arzuların Peşinde (Rachel Kadish)
*Yüreğimdeki Aşk Kıvılcımı (Linda Gillard)
*Boş Yere Süslenme (Kim Gruenenfelder)
*Kilim Tüccarı (Meg Mullins)
*Ölülerin Senfonisi (Abbas Maroufi)

Kitapları okumaya daha yeni başladım. Sizlerle okudukça paylaşmayı planlıyorum. Umarım bende sizlerde memnun kalırsınız. İyi hafta sonları… Bol kitap okumaları…


~Atlıkarınca~

“Onun hareketleri öylesine zarif, öylesine kibardı ki, çalan her notadan daha inceydi. Aynı zamanda vücudu ile yaptığı tutkulu tanıtım, sanatsal bakımdan eş anlamlıydı. Şıklık, incelik, zarafet, lirik ifade, duygulu tanıtım gibi bütün muhteşem özellikler, tek bir isim altında toplanmıştı, o isim: Anna Balint’ti.”

Baçka Düzlüklerinde yer alan, salaş köyün evlerinden birinde, tavan arasında dünyaya gelen, küçük Anna Balint’in, Rusya’nın en ünlü bale sahnesi Bolşoy’a sıçrama yapacağını, ününün dünyaya yayılıp çok genç yaşta zirveye çıkacağını, Rusya’nın unutulmaz soğuk kışlarında, tutkulu bir aşk yaşayacağını, büyük acılar çekeceğini, kanser illetine yakalanıp, yattığı hastane odasında inatla ölüme meydan okuyarak, sonuna kadar yeniden yaşayabileceğini, kim bilebilirdi ki?

Her bölümünü merakla, bazen sevinerek, bazen ağlayarak okuyacaksınız. Yayımlandığı ülkelerde haftalarca liste başı olmuş bu muhteşem roman çok yakında sizlerle…

Yorumum

Konusu ve kapağı itibariyle çok hoşuma gitti. Şu an elinde okunmayı bekleyen kitaplar oldukça fazla ama biter bitmez hemen bu kitabı almayı düşünüyorum. 


"Osmanlı Sultanları Albümü"

Kitabın Adı:Osmanlı Sultanları Albümü
Yazarı: Mustafa Armağan
Yayın Evi: Paradoks Yayınları
Sayfa Sayısı: 36
Tür: Tarih 

Tanıtım Yazısı:  
...Bugünkü nesiller atalarının neler yaptığını bilip tanıdıkça kendilerinin neden onlar gibi olamadığını sorgulayacak ve daha iyisini yapmak için bir isteğe kapılacaklardır. Geleceğimizin aşağılık kompleksinden uzak, kendine güveni yeniden gelmiş nesillerinin bu sultanlardan ve onların yaptıklarından öğrenecekleri çok şey var. Bir avuç insanın dünya tarihini 600 yıl şekillendirecek bir cihan devletinin mimarları haline nasıl geldikleri ve bu düzeni dünyanın en zor coğrafyalarından birinde kurup asırlar boyu nasıl devam ettirdikleri, her zaman çözülmesi verimli sonuçlar doğuracak bir sırrı içinde barındırmaya devam edecektir…

Kapak Tasarımı:
Padişah gravürlü, kabartmalı kapağa bayıldım, hele telli ve ciltli karton bir kapağa sahip olması beni ayrıca mutlu etti...

Yorumum

Her sayfasında ayrı bir Padişah gravürünün yer aldığı ve ayrı ayrı 36 Osmanlı Padişahının da hayatının anlatıldığı 36 sayfalık koca bir tarih. Dile kolay 700 yıllık bir devlet ve üç kıtada hâkimiyetlik. Mustafa Armağan Osmanlı Devletini tarihi savaşlarını çok güzel anlatmış ama bence 700 yıllık Osmanlı Devleti bu kadar az bir sayfada anlatılmamalıydı…
Puanlama:



"Kilim Tüccarı"

Kitabın Adı: Kilim Tüccarı
Orijinal Adı: Rug Meechant
Yazarı: Meg Mullins
Çeviren: Mehtap Gün Ayral
Yayın Evi: Sonsuz Kitap
Sayfa Sayısı: 240
Tür: Aşk-Dram 

Tanıtım Yazısı:  
''Bu sadece mükemmel bir öykü değil. Bütün iyi edebiyat eserlerinde bulunması gereken güçlü bir mesaj da taşıyor: insan olmanın ne demek olduğu hakkında bize anlattığı şeyler var.''
-The Philadelphia Inquirer-

''Çok hoş bir teselli öyküsü''
-The Boston Globe-

''Zaman zaman neşelendiren, güzel yazılmış bir kitap.
Ancak genelde, derin bir yalnızlığın sonsuz ve yakıcı tasviri.''
-The Baltimore Sun-

''Mullins, Ushman'n gözünden keder ve neşenin, yanılgı ve güvencin, öfke ve elbette- paranın masalını kusursuz bir biçimde örerek anlatıyor.
-Albuquerque Journal Review-

''Çok güzel yazılmış, son derece doyurucu... Yaşları,dinleri ve uyrukları farklı olan bu iki aşığın zorluklarla nasıl mücadele ettiklerini anlatırken Mullins, hatırı sayılır bir iş başarmış.''
-Spirituality & Practice-

''Hazin ve dokunaklı''
-New York Daily News-

Kapak Tasarımı:
2002 Yılının En İyi Amerikan Kısa Öyküsü ödülünü almış olan eserin (kitabın) kapağı da kendisi gibi mükemmel. Beni kitabın kapağında ilk etkileyen şey üzerindeki İranlı olduğunu düşündüğün kadının bakışları ve ardından da yine kitap kapağının üzerindeki şu yazı oldu; “İki aşığın zorluklarla inanılmaz mücadelesi…”


Yorumum

Meg Mullins’in yazmış olduğu “Kilim Tüccarı” adlı roman bize aşkı, ayrılığı, aldatılma duygusunu ve şehvet arzusunu çok iyi bir şekilde anlatıyor. Karısı Farak tarafından aldatılan ve aslen İranlı olup işleri ve karısıyla güzel bir yuva için Amerika’ya gelen kilim tüccarı Ushman, karısı Farak’ın kendisini bir Türk terziyle aldattığını ve karısının onu boşadığını öğrenir (Farak telefonda söyler.) ama yinede ondan vazgeçmez. Her gün havaalanında karısının bir gün döneceği umuduyla beklerken üniversite öğrencisi olan Stella ile karşılaşır ve böylelikle karısı Farak’ı unutmak ister. Peki, bunu başarmaya gücü var mıdır?
Açıkçası sonu beni pek tatmin etmese de beğenerek okuduğum bir eser oldu. Tabi ki pek fazla cinsel arzunun da içinde yer aldığını belirtmek isterim.

Lütfen bizden yorumlarınızı esirgemeyiniz…

Puanlama:


Bursa'yı Yazmak

Tüyap, Bursa Kitap Fuarı’nın onuncu yılını bir armağan kitapla ve bir sergiyle kutluyor: Bursa’yı Yazmak

İlk kez 11-16 Mart 2003’te Tarih ve Kültür Kenti Bursa temasıyla düzenlenen fuar, hızla gelişerek bugüne geldi. Bursa’nın köklü tarihi, kültürü ve sanat geleneğinin fuarın gelişmesinin en önemli etkeni oldu.

Sergide ve kitapta, Bursa için tarih boyunca yazmış olan yazar, şair ve seyyahların yapıtlarından seçilmiş tadımlık metinler ile belge, fotoğraf ve resimler yer alıyor.

Numaralı olarak basılan Bursa’yı Yazmak kitabı ile aynı isimdeki sergiyi Fahri Aral, E.Nedret İşli ve Sadık Karamustafa hazırladılar. Kitap ve sergi metinleri arasında Ahmet Hamdi Tanpınar, Nazım Hikmet,  Evliya Çelebi, Zeki Müren, Pierre Loti gibi yazar ve şairlerin yapıtlarından parçalar yer alıyor. Sergide aynı zamanda Turkuvaz Sahaf Koleksiyonu’ndan çeşitli kitap, gravür, belge ve yayınlar da sergilenecek.

Bursa’yı Yazmak sergisi 10-18 Mart 2012 tarihleri arasında Bursa 10. Kitap Fuarı’nda gezilebilir. Girişin ücretsiz olduğu fuar 10-17 Mart tarihlerinde 10.00-19.30, 18 Mart tarihinde ise 10.00-19.00 saatlerinde ziyaret edilebilir. 

Ben ne kadar istesem de katılamam, çünkü: İstanbul'da yaşıyorum. Bu yüzden mecburen Kasım ayını bekleyeceğim ama, katılan herkese bol kitaplı günler diliyorum.


~Kaçış Adası~

Ixion Adası’na hoş geldiniz. Burası her daim karanlık. Burası tuhaflığın er meydanı. Bu garip adada tek bir şey var: hiç bitmeyen partiler. Burada sükunete yer yok, sıkıntıya ise hiç yok. Burada yalnızlık bir günah. Ixion, sadece hazzın peşinden koşanlar, karanlığın yanıltıcı rahatlığıyla ruhunu uyuşturanlar için. Son derece çekici ama bir o kadar tehlikeli ve zehirli.
Retra Ixion’a gitmek istemiyor çünkü o bir Mühürlü. Onun ait olduğu kapalı toplumda kafalar mühürlü, hayat mühürlü. O hiç bitmeyen partiler, zevk-ü sefa ve özgürlük ona çekici gelmiyor. Ancak Retra’nın istediği bir şey var: iki yıl önce Ixion’a gitmek için ailesini terk etmiş olan ağabeyini bulmak. İtaat bandının verdiği acıya katlanmaya razı olarak yola çıkıyor.

Retra, Ixion’a vardığında bu zehirli dünyadan uzak durmaya çalışıyor. Gel bana, diyor derinlerden gelen bir ses. Gecenin yaratıkları her köşede onu çağırıyor hevesle. Eğlence maskesi takmış kötülüğün derinlerine çekilmeden burada ayakta kalabilmek çok zor.

Ey yavru yarasa! Ixion’da yıldızın parlasın ama sakın ha bilindik yollardan uzaklaşma. Gecenin kalbinde yaşayacaksan, onun yaratıklarından uzak durabileceğini sanma!

Yorumum

Dex Yayınları yine muazzam bir eserle çıkıyor karşımıza. Marianne De Pierres’ın 268 sayfalık bu kitabını alıp sabırsızlıkla okumayı planlıyorum.


"Mücevherlerin Gizli Tarihi"

Kitabın Adı: Mücevherlerin Gizli Tarihi
Orijinal Adı: Jewels A Secret History
Yazarı: Victoria Finlay
Çeviren: Enver Günsel
Yayın Evi: Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı: 390+42(Kaynakça)=432
Tür: Tarih 

Tanıtım Yazısı:  
Bu kitap yalnızca mücevherlerin değil, insanoğlunun tutkularının ve estetik duygularının öyküsüdür. Yazar okuyucuyu kehribar, zümrüt, yakut, inci, opal, perido, safir ve elmas aracılığıyla keyifli bir yolculuğa çıkarıyor ve mücevherlerin tarihini etkileyici bir anlatımla sunuyor.

Bir mücevher taktığımızda, gerçekte ne taşıyoruz? Victoria Finlay doğanın bu mucizelerinin gerçek öykülerini dünyayı dolaşarak anlatmaktadır. Onun bu araştırması onu Avustralya’nın yeraltı kasabalarının opal alanlarına, askeri bir cuntanın bakışları altında Birmanya’daki yakut piyasasına, dünyanın en büyük gizli ve değerli taşlarını muhafaza eden Amerikan Yerlileri ne götürür. Bu yolculuk boyunca, Victoria şunu sorar: sentetik olarak her şeyi üretebildiğimiz bir çağda, mücevherler neden hâlâ bu kadar değerli?

İnsanlık tarihinin güzel bir hazinesi... Araştırmanın genişliği büyüleyici.
- The Glasgow Herald-

Victoria Finlay bize samimi, sürükleyici ve romantik bir rehber sunuyor.
- Independent on Sunday-

Çin de bir zamanlar kıyafetinin her yerine mücevherler takarak övünen bir yüksek memur vardı. Bir gün yaşlı bir adam onu sokakta durdurdu ve mücevherleri için teşekkür etti. Yüksek memur şaşırdı ve “Ne demek istiyorsun arkadaş?” diye sordu.
“Ben sana hiç mücevher vermedim ki.” Yaşlı adam, “Hayır ama onlara bakmama izin verdin,” dedi. “Sen kendin de sadece bakabilirsin onlara zaten. Aslında ikimiz arasında bir fark yok ve sen ayrıca onları korumak

Kapak Tasarımı:
Kapak tasarımı mükemmel… Görsellik harika... Kabartmalı kapak yazıları ve renkli elmaslarla daha bir hoş olmuş. Hele kitabın kapağındaki ev kapıları ve İran veya Mısır olduğunu düşündüğüm çöl ve insan resimleriyle bir tabloya eksik parçası kazandırılmış gibi adeta.


Yorumum

Victoria Finlay muazzam bir eser yazarak mücevherlerin tam olarak ortaya çıkışlarını, tarih içindeki değerlerini ve bilinen tarihlerde mücevherlerin ortaya çıkışları üzerine kurulmuş mitolojik hikayeleri bize bir solukta anlatıyor. Her sayfada yeni bir yere, yeni bir ülkeye, kısacası dünyanın başka bir ucuna seyahat ediyoruz. Victoria Finlay, bize Osmanlı Devleti’nden ve Erzurum bölgesinde bulunan Oltu Taşından ve Ayasofya’dan da bahsediyor. Aslında Erzurum’daki Oltu Taşının gerçekte siyah kehribar olduğunu söylüyor bizlere. Son 50 sayfada ise bizlere doğum taşlarından, yıldönümü mücevherlerinden ve birkaç mücevher tanımıyla mineral isimlerinden bahsediyor. İçerisinde anlatılan mücevherler ise şunlar; Kehribar, Siyah Kehribar, İnci, Opal, Perido, Safir, Yakut ve son olarak da Elmas.

Puanlama:


Tea and Book

Çok hoş bir kitap kabı, bayıldığımı söylemeliyim. Keşke her yerde bulunacak bir şey olsaydı, hemen alırdım.


Bu Kapağa Bayıldım

Gerçekten de bu kitap kapaklarına bayıldım. Mükemmeller... Lütfen sizde bu konuyla ilgili görüş ve önerilerinizi yorumlar bölümüne yazınız…




~Yüreğimdeki Arzu~

İHTİRASLARLA DOLU
BİR KÖŞE KAPMACA OYUNU
Berrow Düşesi Harriet, unvanı ve sorumluluklarından son derece sıkılmıştır. Çay partileri ve gösterişli balolardan ziyade, tüm arzularını ve tutkularını açığa çıkaracak bir gece partisine katılmayı istemektedir. Lord Justinian Strange tarafından sıklıkla düzenlenen eğlenceli şölenler ise soylu düzenbazlar, hafifmeşrep kadınlar ve âşıklarla dolup taşmaktadır. Genç kadının bu davetlerden birine katılması, onun için geri dönülemez bir skandala davetiye çıkaracaktır. Ancak Harriet böyle bir geceye katılmak için kimliğini gizlemek zorundadır… Ve bunun için bin bir türlü oyuna başvuracaktır.

Tek gecelik bir kaçamak arayan Lord Justinian, erkek giysilerinin ardına gizlenen esrarengiz gencin, aslında balonun en güzel kadını olduğu sürpriziyle karşılaşınca şoka girer. Böylesi bir ilişki için, saygın bir kadın neden şöhretini tehlikeye atmıştır? Oyunlarla başlayan kaçamak ilişki, aşka yenik düşecek midir?
Yorumum

Konu itibariyle hoşuma gitti.Umarım en kısa zamanda alıp okuyabilirim.


" Piraye "

Kitabın Adı: Piraye
Yazarı: Canan Tan
Yayın Evi: Altın Kitaplar Yayınevi
Sayfa Sayısı: 431
Tür: Aşk-Dram 

Tanıtım Yazısı: 
...Kızıl saçlıymış Piraye.
Kendimi, keşke ben de kızıl saçlı olsaydım, diye hayıflanırken yakaladım kaç kez... Okudukça, dizelerin arasına dalıp kendimden geçtikçe, tehlikeli bir biçimde özdeşleşiyordum Piraye'yle. Tiyatro sahnemde, bundan sonraki rolüm belliydi artık. Nâzım Hikmet'in Piraye'si rolünü oynamak... Peki, bana eşlik edecek oyuncu kim olacaktı? Bunu düşünmek yile anlamsızdı; karşımda Nâzım vardı ya.

 
ŞİİR YÜZLÜ PİRAYE... Kendi yazdığı senaryolarda yaşıyor. 

...Kim olursa olsun; evleneceğim insan, benim varlığımı yok sayarak bir başkasıyla beraberlik yaşayacak ve ben buna seyirci kalacağım ha... Yazgıymış! İnanmıyorum yazgıya falan... Onu yaratan da, şekillendiren de bizleriz. Benim yazgım kendi çizeceğim yoldur! O yolda beraber yürümeyi kabullendiğim insanı da kimseyle paylaşamam ben...

YAZGIYA BİLE KAFA TUTACAK KADAR YÜREKLİ... Özgürlüğe âşık! Ancak, başkaları tarafından yerinden oynatılan kilometre taşlarının, gene başkalarınca gelişigüzel dizilmesiyle önüne serilen yolda yürümeye mecbur bırakılınca... İşler değişiyor. 


...Hiç hayıflanma, o şiirsellikten uzak düştün diye. Gözlerini aç ve o günlerde göremediğin gerçeği gör artık... Nâzım da o sevda yüklü dizelerini eliyle bir kenara itip, daha sıcak bulduğu kollara koşmamış mıydı? Haşindin yaptığı, onunkinden çok mu farklı?  

...Kendince tanrılaştırdığın tapınmaktan gurur duyduğun putların, gerçekte basit birer taş parçası olduğunu ne zaman kavrayacaksın? Ama gönlün gerilerde bir noktaya takılı kaldıysa eğer, sevinebileceğin bir gerçeklik duruyor orada. İşte şimdi, Nâzım'ın kızıl saçlı Piraye'siyle tam olarak özdeşleştin.
Kutlu olsun.
Fırtına gibi bir yaşam öyküsünün başoyuncusu oluveriyor PİRAYE... 


Kapak Tasarımı:
Kitap kapağına bayıldım ama keşke konuyla ilgili bir bütünlük sağlanmış olsaydı. Yine de dediğim gibi kitap kapağı mükemmel. Kısaca üç kelimeyle açıklamam gerekirse hoş, sade ve mükemmel diyebilirim.


Yorumum

Canan Tan ustalığını yine kanıtlarken kitabın kıvamını da çok iyi bir şekilde tutturuyor. İnsanı ne sıkıyor nede boğuyor. Aslında uzun bir zaman önce almıştım bu kitabı ama hiç okumaya fırsatım olmamıştı. Bir kaç bloğu gezerken karşılaştığım “Piraye” adlı kitapla ilgili iyi yorumlar, ardından dizi olarak yayınlanması anlaşmalar yapıldığına yönelik basına çıkan haberler ve ardından da bir sınıf arkadaşımın elinde bu kitabı görmen en sonunda okumama vesile oldu. Açıkça söylemek gerekirse çokta iyi oldu. Yalnız söylemeliyim ilk birkaç bölümde(yaklaşık elli beş-altmış sayfa kadar) sıkılabilirsiniz ama yinede okumanızı tavsiye ederim. Çünkü bu kitapta idealleri ve aşkı arasında kalan bir kızı, Diyarbakır ve Diyarbakır adetlerini arasında kalan bir kadını yani Piraye’yi bulacaksınız. En önemlisi de kendinizden bir parça bulacaksınız. Emin olun elinizden bırakamayacaksınız.

Puanlama: