Elife'den Gelen Kitap Ayraçları#6

365 Günlük blogunun sahibesi sevgili ablam Elife'nin göndermiş olduğu kargodan çıkan ikinci parti ayraçları da paylaşıyorum.

Bu Ayraçların Ön Yüzeyi

Bu da Arka Yüzeyi

Elife Ablamın bloguna ulaşmak için Buraya tıklayın.


Her Anlamda Gecikmiş Bir Mutluluk Kargosu

Dikkat! Bu her anlamda gecikmiş bir yazıdır.

Birinci yılımıza sayılı günler kala sevgili Edda bana birbirinden harika hediyeler göndermiş. Aslında kargoyu altı aydır bekliyorum nerdeyse. Şöyle ki: sevgili Edda’ya bir blog tasarımı yapıp takas ettiğimiz kitapların yanında sekiz tanede fazladan kitabına karşılık hediye ettim. Ardından kendisi benden tasarım konusunda birkaç tüyo istedi ve ben istemesem de bu tüyolara karşılık bana kitap sözü vermiş bulundu ama okul ve bazı nedenlerinden dolayı şimdi kargosunu ancak yeni gönderebildi. Kargo aslında geçen Çarşamba elime ulaştı ama yeni işe başladığım için maalesef yazma fırsatı bulamadım. Kısmet bugüneymiş. Neyse fazla uzatmadan hediyelerime geçeyim.

İlk önce kitaplarım.



İlk kitabım: Aprıl Yayınlarından çıkan ve Heather McELHATTON’ın yazmış olduğu “Şahane Hatalar”. Kitap sayfadan sayfaya atlaması yönünden küçükken okuduğum öykü kitabımı hatırlattı. Bu arada kitap 640 sayfa.

İkinci kitabım: Adam Yayınlarından çıkan ve Aziz Nesin’in seçilmiş öykülerini içinde bulunduran “Adamı Zorla Deli Ederler” kitabı. Kitap, 190 sayfadan oluşuyor.

Bir diğer kitabım ise; Kashna Kitap Ağacı Yayınlarından çıkan “Yerim Seni ÖSS” kitabı. 228 Sayfadan oluşan kitabın yazarı ise; Erdal Demirkıran.

Dördüncü kitabıma gelindiğinde ise; kitabı Jack London yazmış bulunmakta. Bordo-Siyah Yayınlarına ait bu 200 sayfalık kitabın adı: “Demiryolu Serserileri”.

Edda’nın göndermiş olduğu son kitap ise; Dostoyevski’nin yazmış olduğu “Suç ve Ceza”. Kitap 440 sayfadan oluşmakta ve Kitap Zamanı Yayınlarından çıkmış.
Açıkçası dünya klasiklerini pek okumasam da sırf bu kitabı merak ettiğimden okumak isterim.

Eşantiyonlarım ise; el şeklinde post-it, renkli ataş ve pembe bir sticker süs kelebek.



Eee, kitap olurda boş zamanlar için müzik ve film olmaz mı? Sevgili Edda bunu da düşünmüş ve bana bir Rock müzik CD’si ile üç belgesel CD’si göndermiş. Müzik CD’sine bayıldığımı söylemeliyim.
Belgesellerim ise National Geographic serisine ait “Yırtıcı Sürüler”, “Doğanın Öfkesi” ve “Buzun İmparatorları” belgeselleri.



Eee, eşantiyon olur, kitap olur da kitap ayracı olmaz mı? Sevgili Edda bana kendi yapımı harika bir kitap ayracıyla birlikte birde D&R’ye ait bir kitap ayracı yollamış.

Bu güzel hediyelerinden dolayı Edda’ya bir kez daha teşekkür ediyorum. Güncel Blogu için Buraya tıklayabilirsiniz.


"Gregor ve Gri Kehanet"

Kitabın Adı: Gregor ve Gri Kehanet
Orijinal Adı: Gregor The Overlander
Yazarı: Suzanne Collins
Çeviren: Gürkan Genç
Yayın Evi: Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı:299
Tür:  Fantastik Macera, Gizem
Seri: Yeraltı Günlükleri Serisi I.Kitap

Tanıtım Yazısı:
TUTKUNU OLDUĞUNUZ AÇLIK OYUNLARI SERİSİNİN YAZARI SUZANNE COLLINS’TEN RENKLİ YENİ BİR DÜNYA!

YERALTI GÜNLÜKLERİ SİZİ SOLUKSUZ TAKİP EDECEĞİNİZ BİR DÜNYAYA DAVET EDİYOR.

Yazın başlarıdır ve on bir yaşındaki Gregor dışında herkes yaz kampındadır. Gregor babasının New York’taki evlerinden çıkıp kaybolmasından beri küçük kız kardeşlerine bakmaktadır. Özellikle de iki yaşındaki kardeşi Bot’a. Evlerinin bodrumunda çamaşır yıkarken, Bot bir hava boşluğunun içine düşüp kaybolur ve Gregor da onun arkasından gider. Artık Yeraltı’ndadırlar ve onları bambaşka bir dünya beklemektedir…

“Fantastik hayranları ve fantastik edebiyata yeni başlayanlar için muhteşem bir macera.”
-School Library Journal-

“Collins, ustalıkla seçilmiş kelimelerle muhteşem bir dünya inşa ederek büyük bir iş çıkarmış. Oradan gitmek için sabırsızlanan Gregor’un tersine, okuyucular Yeraltı’nı fantastik ve eğlenceli bulacak.”
-Publishers Weekly-

“Muhteşem bir roman, iyi yazılmış, akıcı, hareketli bir fantastik… Özellikle genç fantastik hayranları büyüleyecek.”
-Booklist-

Yorumum

Beklentilerimi hiçbir şekilde karşılamayan tek kitap oldu diyebilirim ama lanet olsunda eğer bir seri kitabı okursam mutlaka devamını da okumak istiyorum. Neyse, kitabın konusu şöyle:
Gregor’un büyük annesi rahatsız olduğu için annesi onu yaz kampına göndermeyip evde iki yaşındaki kardeşi Margaret-Bot’a ve aklı sürekli bulanan büyükannesine bakmasını ister. Evdekileri kontrol etmesi için annesi tarafından gönderilen komşu kadın geldiğinde ise Gregor kadının kısa bir süreliğine büyükannesine bakmasını isteyerek kardeşi Bot ile birlikte evin bodruma çamaşır yıkamak için iner. Burada çamaşır yıkarken havalandırma kanalından çıkan bir sis bulutu kardeşi Bot’u havalandırma kanalına çeker. Onu kurtarmak isteyen Gregor’da peşinden gider. Uzun bir tünelden aşağıya doğru düşerler. Artık Yeraltında başka bir dünyadadırlar ve Gregor’un iki-iki buçuk yıl önce kaybolan babası burada kötü niyetli farelerin elinde tutsaktır. Onu kurtaracak şey ise eski bir kehanetle belirtilmiştir. Bu kehanete göre bir kemirgen(Fare), İki asil kan(Kraliyet üyesi), iki eğirici(Örümcek), iki sürünen(Hamam böceği), iki uçucu(Yarasa), bir kaybolan ve güneşin oğlu yani Gregor ve tabii ki kısmen Bot, hem Gregor’un babasını kurtaracak hem de Regalia’ya (İnsanların yaşadığı yeraltı şehri) ışığı getirecektir.
Son olarak bana bu kitabı hediye eden 365 Günlük blogunun sahibesi, sevgili ablam Elife’ye çok teşekkür ediyorum.

Lütfen yorumlarınızı bizden esirgemeyin...

Puanlama:


Bu Kapağa Bayıldım#21




1.Yıl Tasarımımı Nasıl Buldunuz?

Sevgili Ablam Elife ile telefonda konuşurken bana tasarımımın adıma yanaşır bir şekilde renkli olması gerektiğini söyledi. Bende bunun üzerine 28 Şubat'ta blogumun 1.yılını doldurması şerefine yeni bir tasarım yaptım ama daha fazla dayanamayıp bloğuma uyguladım. En iyisi ben daha fazla konuşma yapmadan resimlerle açıklama yapayım.

Üst Header

Alt Header

Blog Butonlarım
 
Yeni Yayınlar-Ana Sayfa-Eski Yayınlar Butonları

Yukarı Butonu

Yayın Sonu Ayracı

Puanlama


Son olarak bir slayt eksiğim kaldı ama onun içinde Sihirli Kitap bloğunun sahibesi Akın kardeşimden slayt kodunu aldım. Bir kaç değişiklik yaparak en kısa zamanda eklemeye çalışacağım.



Elife'den Gelen Kitap Ayraçlarım#5

Sevgili ablam Elife'nin son kargosundan gelen bir kaç tane kitap ayracı şimdiden sunuyorum. Daha fazlasını hafta hafta yayınlayacağım. Bu arada ablacım Elife'nin bloguna ulaşmak için Buraya tıklayın.


"Paranormal"

Kitabın Adı: Paranormal
Orijinal Adı: Paranormalcy
Yazarı: Kiersten White
Çeviren: Barış Emre Alkım
Yayın Evi: DEX Yayınları
Sayfa Sayısı: 285
Tür:  Fantastik Macera, Gizem, Aşk
Seri: Paranormal Serisi I.Kitap

Tanıtım Yazısı:
Normallik de bir yere kadar…

Evie bugüne dek kendini hep normal, sıradan bir genç kız kabul etti. Gerçi kendisi, Uluslar arası Paranormal Tecrit Ajansı için çalışan bir paranormal avcısı. En yakın arkadaşı bir denizkızı. Eski erkek arkadaşı bir peri. Şimdiyse şekil değiştirip duran bir paranormale âşık. Ama olsun! O normal bir gen kız olduğunu düşünüyor.

Ancak şimdi paranormal yaratıkların yok oluşunu haber veren korkutucu bir kehanetin tam ortasında. Ve tüm paranormallerin kaderi onun ellerinde. Biiip!

“Soluk soluğa, flörtöz bir macera. Bu kitap bütün beklentilerimi karşıladı. Ah, biiip, aşık oldum galiba!”
-Becca Fitzpatrick. FISILTI kitabının yazarı-

“PARANORMAL beni baştan çıkardı. Evie’nin kalbini çalmaya çalışan iki seksi paranormal elleri boş dönmüyor: bir tanesi Evie’nin kalbini kazandı, diğeri de benimkini.”
-Aprilynne Pike, WINGS kitabının yazarı-

Yorumum

Baştan sona bir gizemin hâkim olduğu harika bir kitap. “Paranormal Serisi”nin bu ilk kitabında beni tek huzursuz eden şey eski erkek arkadaş Reth ve Evie’nin ona karşı aptalca bir şeyler yapamama tavırı oldu. Neyse, daha fazla uzatmadan kitabın konusuna geçeyim.

Evie, 3 yaşındayken bir parkta çıklak olarak bulunmuş ve evlat edinilme çeşitli ailelere verilmiştir. En son verildiği üvey annesi tarafından parka götürüldüğünde: şekil değiştirmiş bir kurt adam Evie’yi tuzağına düşürüp öldürmek ister ama Evie’nin bile o zamana kadar hiç bilmediği bir özelliği vardır. Evie, tüm şekil değiştiren paranormallerin gerçek yüzünü görebilmektedir ve böylelikle kurt adamın gerçek yüzünü görerek korkar ve çığlık atar. O arada kurt adamı takip eden APTA (Amerikan Paranormal Tecrit Ajansı) kurt adamı yakalar ve Evie de bu özelliğinden dolayı kendi aralarına alırlar. Bundan böylede APTA, UPTA’ya (Uluslararası Paranormal Tecrit Ajansı) dönüşür. Evie’nin görevi tüm paranormalleri (Vampir, Kurt adam vb.) etiketlemek (Zararsız hale getirmek) için UPTA’ya yönlendirmektir. Bir gün İstanbul’daki bir vampir yakalama işine gittiğinde saldırıya uğrar ve eski baş belası, peri erkek arkadaşından yardım ister ve zorda olsa kurtulur. Merkeze geri döndüğünde ise tüm o vampirlerin öldüğünü öğrenir ve bu son olmayacaktır. Bunu nasıl mı biliyorlar? Tabi ki merkeze gizlice sızan türünün tek örneği bir paranormalin bin Bansehee’den duyduğu kehanet şiirinden.

Bana bu kitabı gönderen sevgili Elife ablama bir kez daha çok ama çok teşekkür ediyorum. Bu arada bu kitabı, daha doğrusu bu seriyi herkese tavsiye ederim.

Lütfen yorumlarınızı bizden esirgemeyin...

Puanlama:


"Yaratık Avcısı"

Kitabın Adı: Yaratık Avcısı
Orijinal Adı: The Monstrumologist
Yazarı: Rick Yancey
Çeviren: Belgin Selen Haktanır Us
Yayın Evi: DEX Yayınları
Sayfa Sayısı: 389
Tür:  Fantastik Gerilim, Korku, Dram

Tanıtım Yazısı:
İŞTE BUNLAR SAKLADIĞIM SIRLAR. İŞTE BU ASLA İHANET ETMEDİĞİM GÜVEN. AMA O ARTIK YOK, DOKSAN SENE ÖNCE ÖLDÜ, BANA GÜVENEN O KİŞİ, TÜM BU SIRLARI UĞRUNA SAKLADIĞIM KİŞİ. BENİ KURTARAN KİŞİ… VE BENİ LANETLEYEN KİŞİ.

Will Henry’nin günlüğü böyle başlıyor. Will, alışılmadık bir uzmanlığa sahip bir doktorun evlatlığı ve asistanı: yaratık avcılığı.
Will, doktorla birlikte geçirdiği kısa süre içerisinde doktordan gelen gece yarısı çağrılarına ve bu tehlikeli işe alışmıştır. Ancak bir gün birisi bir kız cesedi ve kızı yiyen bir yaratık haberiyle geldiğinde Will’in yaşamı alt üst olur. Doktor, yavru bir Anthropophagus bulmuştur –göğsünde bulunan ağzıyla beslenen, kafası olmayan bir yaratık.

Üstelik bu, sayıları gittikçe artan türün habercisidir.

Şimdi Will ve doktor, çok geç olmadan dünyayı bu hızla üreyen yaratıktan kurtarmak durumundadır.

Yepyeni, gotik bir seri! H.P. Loveocraft’ın ruhuyla çağdaş yazarların sürükleyici anlatım becerilerini bir araya getiren Rick Yancey, tüyler ürpertici bir hikâye anlatıyor.

Yorumum

Rick Yancey’in “Yaratık Avcısı” adlı bu kitabını ne kadar yavaştan okusam da maalesef her kitap gibi sonu geldi. Bazı kısımlarında bizzat olayın içindeki karakterle aynı anda öğürmeye bile başladığım bile oldu. Neyse daha fazla uzatmadan kitabın konusundan biraz bahsedeyim.

Yazarımız, tanıdığı bir huzurevi müdürü telefon alır ve bunun üzerine huzurevine gider. Huzur evi müdürü yazarımıza üç tane günlük verir. Günlük 1876 yılında doğduğunu -131 Yaşında- ve adının Will Henry olduğunu söyleyen ölmüş birine aittir. Yazarımız bu günlükleri sözde okuyup bu seri kitabını oluşturmuştur. Dahası günlükte çok ilginç bilgiler vardır.

James William Henry, annesini ve babasını bir yangında kaybettikten sonra, babasının da bir yardımcı asistanlığını yaptığı Dr. Pellinore Warthrop tarafından evlat edinilir. Doktor Warthrop, yaratık bilimiyle uğraşmaktadır ve Will Henry de artık onun asistanıdır. Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra bir gün kapı çalınır ve adının Gray olduğunu öğrendiğim bir kişi kapıda belirir. Bu kişi bir mezar hırsızı ve Warthrop’a bazı konularda yardım eden bir kişidir. Yanında yüzü parçalanmış bir kız cesedi ve adı Anthropophagus olan bir yaratık getirmiştir -göğsünde bulunan ağzıyla beslenen, kafası olmayan bir yaratık. Bu yaratık yalnız kızın boynuna takılı olan inci kolyeyi yutup boğulmuştur. Doktor Pellinore, yaratığı inceledikten sonra kız cesedini tekrar ait olduğu mezara götürürler ama orada otuz kadar Anthropophagus’un saldırısını uğrarlar ve bunun sonucunda Erasmus Gray ölür. Dahası bu ne bir ilk ne de son vahşet olacaktır. Dahası bu yaratıklar hiç ait olmadıkları bir kıtada ne aramaktadır.Kesinlikle herkese tavsiye ederim.
Lütfen yorumlarınızı bizden esirgemeyin...

Kitaptan Alıntılar:
*Bazılarımız korkunun kölesiyiz. Bazılarımız da mantığın ya da ilkel arzularımızın kölesiyiz. Köle olmak kaderimiz. Asıl mesele neye inanacağımız. Gerçeğe ya da yalana mı bağlı kalmalıyız, umuda ya da çaresizliğe mi, yoksa ışığa ya da karanlığı mı? Ben ışığa hizmet etmekten yanayım ama kendimi çoğu zaman karanlıkta buluyorum. (Sayfa 66)

*Ebeveyninin yatağa düştüğünü görmek, bir çocuk için kolay atlatılabilecek bir olay değildir. Ebeveynlerimizin başımızın üzerindeki güneş, ayaklarımız altındaki toprak gibi değişmez sonsuza dek yanımızda olacak olan güvenilir nesneler olduğunu düşünürüz. Hayatımızdaki her şey tepetaklak olduğunda, kim güneşin alevler saça saça denize düşmeyeceğine kefil olabilir ki?”(Sayfa 308)

Puanlama:


Mutluluğun Adı Yine ve Yeniden "Elife"

Geçen ay 365 Günlük blogunun sahibesi Elife ablama bir ricada bulunup bana okuyup geri göndermek üzere Suzanne Collins’in “Yeraltı Günlükleri Serisi”ni gönderip gönderemeyeceğini sormuştum. Sağ olsun ablam beni arayıp seriyi kendisinin o kadar beğenmediğini söyledi ama istersem ilk kitabını gönderebileceğini belirtti. Arada bende telefonda Kiersten White’ın yazmış olduğu “Paranormal” kitabını okumak istediğimi söyleyince sağ olsun beni kırmayıp onu ve daha fazla güzelliği bana gönderi vermiş. Üstelik kitapları okuyup geri göndermem için değil benim olması için göndermiş. En iyisi daha fazla uzatmadan hediyelerime geçeyim.

 Dex Yayınları’ndan çıkan ve Kiersten White’ın yazmış olduğu “Paranormal Serisi”nin ilk kitabı.


Açlık Oyunları Serisi’nin yazarı Suzanne Collins’in yazmış olduğu “Yeraltı Günlükleri Serisi”nin ilk kitabı “Gregor ve Gri Kehanet”






Bu güzel hediyeleri için Elife Ablama çok ama çok teşekkür ediyorum. Bloguna mutlaka ama mutlaka uğrayın.
Direkt ulaşım için Buraya tıklayabilirsiniz.



Bu Kapağa Bayıldım#20



~60 adet Kitap Ayracı Çekilişi~

Gönlü Zengin Ablam Elife bir çekiliş düzenlemiş. Katılıp da çekilişi kazanan kişi 60 adet birbirinden güzel kitap ayraçlarının sahibi oluyormuş. Üstelik tek şart sadece e-mail adresinizi bir yorum bırakarak belirtmek. Sizde bu çekilişe katılmak için hemen Buraya tıklayın.


"Yürüyen Ölüler"

Kitabın Adı: Yürüyen Ölüler
Orijinal Adı: The Walking Dead
Yazarı: Robert Kirkman & Jay Bonansigna
Çeviren: Hanife Kılıç
Yayın Evi: Arunas Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 454
Tür:  Fantastik, Bilimkurgu, Dram, Gerilim, Korku

Tanıtım Yazısı:
ÖLÜP ÖLÜP DİRİLECEKSİNİZ

Tüm dünyada heyecanla izlenen Yürüyen Ölüler dizisinin ilk romanı sizlerle!

“Serinin hayranları için müthiş bir haber! Ama dikkatli olun, çünkü Kirkman’ın zombi hikâyelerinin tadını bir kez alan, bir daha bırakamaz!”
-The Ossuary-

“Her bir olay iliklerinize kadar işleyecek ve bir sonraki olay gelene kadar da çıkmayacak!”
-Ain’t It Cool News-
--------------------------------------

Her şey dönüşümle başlamıştı. Bildikleri o eski dünya yok olmuş, küllerinden dev ölü kentler doğmuştu. Tüm sevdikleri tek tek dönüşüyor, her geçen gün içlerinden birileri yürüyen ölüler kervanına katılıyordu. Bu yeni ve acımasız dünyada hayatta kalabilmek, âşık olabilmek mümkün müydü?

Bu dünyada artık korkuya, ümitsizliğe, sevgiye yer yoktu! Zombilerle savaşmaktan bitap düşen Philip Blake, duyguların şimdiki yerini, yani yersizliğini anladı. Eski dünyanın yıkıntıları ve ölüleri arasında canlı kalabilmeyi başarmak yalnızca bir şarta bağlıydı: duygusuzlaşarak o ölülerden biri olmak!

Yorumum

Yalnızca birinci sezon bölümlerini izlediğim Yürüyen Ölüler dizisinden farklı bir karakter yapısına sahip bu romanı çok ustaca buldum. Romandaki bayan karakter eksikliği Philip Blake’nin küçük kızı Penny’le sağlanmış ama yinede ben eksiklik hissettim diyebilirim. Neyse, daha fazla uzatmadan konuya geçeyim.

Brian Blake: Philip Blake’nin abisi olmasına rağmen her zaman kardeşinden daha eziktir. Nerdeyse kitap sonuna kadar ancak Philip’in kızı Penny’e göz kulak olmuştur.


Philip Blake: Brian’ın kardeşi ve Penny’nin babasıdır. Eşini insanların zombiye dönüşüm başlamadan önce bir trafik kazasında kaybetmiştir. Bu yüzden karasına olan hasreti vardır. Penny’i korumaya çalışmaktadır. Ayrıca arkadaşı Nick’e, abisi Brian’a ve kızı Penny’e bir nevi zombilerden kurtulmak için öncülük etmektedir. Abisi bir korkak değil, tam aksine savaşçıdır.


Penny: Babası Philip’in göz bebeğidir ve sürekli amcasının himayesinde kendi halinde sessiz bir kızdır.


Nick: Aşırı dindar bir savaşçı. Philip’in en can dostu ve adeta onun kardeşi gibidir.


Bobby Marsh: Nick ve Philip’in arkadaşıdır ancak ikinci veya üçüncü bölümde bir kazara zombiye dönüşünce Philip tarafından öldürülür.


Philip, Nick, Bobby iki katlı bir evde yaşamış ve zombiye dönüşmüş aileyi öldürürken, Brian da abisinin kızı Penny’le zombilerden kurtulmak için dolaba sığınmıştır. Tüm zombi aile öldüğünde evde bir teftişe çıkarlar ve fazlasıyla yiyecek bulurlar ve bu evde kalmayı tercih ederler. Evi korumak için etrafındaki çitleri güçlendirmek istediklerinde bir zombi grubu Bobby ve Philip’e saldırır ve Bobby ölümcül bir yara alıp ölür ve ardından zombi olarak yeniden doğar ve bu sefer Philip onu silahla vurur. Ancak silah fazla ses çıkarmıştır. Bu yüzden evden ayrılıp radyoda bahsedilen güvenli bölge Atlanta’ya gitmek zorunda kalırlar. Böylelikle hem yeni insanlar tanımayı, hem de zombi virüsünün nedenini öğrenmeyi umarlar.Tek kelimeyle herkese tavsiye ederim. Bir puanı kırmamın nedeni bazı ufak tefek kısımlardan ve finalden memnun kalmamamdır.

Lütfen yorumlarınızı bizden esirgemeyin...

Puanlama: