365 Günlük blogunun sahibesi sevgili ablam Elife'nin göndermiş olduğu kargodan çıkan ikinci parti ayraçları da paylaşıyorum.
Bu Ayraçların Ön Yüzeyi
Bu da Arka Yüzeyi
Elife Ablamın bloguna ulaşmak için Buraya tıklayın.
Yorumum
Beklentilerimi hiçbir şekilde karşılamayan tek kitap oldu diyebilirim ama lanet olsunda eğer bir seri kitabı okursam mutlaka devamını da okumak istiyorum. Neyse, kitabın konusu şöyle:
Gregor’un büyük annesi rahatsız olduğu için annesi onu yaz kampına göndermeyip evde iki yaşındaki kardeşi Margaret-Bot’a ve aklı sürekli bulanan büyükannesine bakmasını ister. Evdekileri kontrol etmesi için annesi tarafından gönderilen komşu kadın geldiğinde ise Gregor kadının kısa bir süreliğine büyükannesine bakmasını isteyerek kardeşi Bot ile birlikte evin bodruma çamaşır yıkamak için iner. Burada çamaşır yıkarken havalandırma kanalından çıkan bir sis bulutu kardeşi Bot’u havalandırma kanalına çeker. Onu kurtarmak isteyen Gregor’da peşinden gider. Uzun bir tünelden aşağıya doğru düşerler. Artık Yeraltında başka bir dünyadadırlar ve Gregor’un iki-iki buçuk yıl önce kaybolan babası burada kötü niyetli farelerin elinde tutsaktır. Onu kurtaracak şey ise eski bir kehanetle belirtilmiştir. Bu kehanete göre bir kemirgen(Fare), İki asil kan(Kraliyet üyesi), iki eğirici(Örümcek), iki sürünen(Hamam böceği), iki uçucu(Yarasa), bir kaybolan ve güneşin oğlu yani Gregor ve tabii ki kısmen Bot, hem Gregor’un babasını kurtaracak hem de Regalia’ya (İnsanların yaşadığı yeraltı şehri) ışığı getirecektir.
Son olarak bana bu kitabı hediye eden 365 Günlük blogunun sahibesi, sevgili ablam Elife’ye çok teşekkür ediyorum.
Lütfen yorumlarınızı bizden esirgemeyin...
Yorumum
Baştan sona bir gizemin hâkim olduğu harika bir kitap. “Paranormal Serisi”nin bu ilk kitabında beni tek huzursuz eden şey eski erkek arkadaş Reth ve Evie’nin ona karşı aptalca bir şeyler yapamama tavırı oldu. Neyse, daha fazla uzatmadan kitabın konusuna geçeyim.
Evie, 3 yaşındayken bir parkta çıklak olarak bulunmuş ve evlat edinilme çeşitli ailelere verilmiştir. En son verildiği üvey annesi tarafından parka götürüldüğünde: şekil değiştirmiş bir kurt adam Evie’yi tuzağına düşürüp öldürmek ister ama Evie’nin bile o zamana kadar hiç bilmediği bir özelliği vardır. Evie, tüm şekil değiştiren paranormallerin gerçek yüzünü görebilmektedir ve böylelikle kurt adamın gerçek yüzünü görerek korkar ve çığlık atar. O arada kurt adamı takip eden APTA (Amerikan Paranormal Tecrit Ajansı) kurt adamı yakalar ve Evie de bu özelliğinden dolayı kendi aralarına alırlar. Bundan böylede APTA, UPTA’ya (Uluslararası Paranormal Tecrit Ajansı) dönüşür. Evie’nin görevi tüm paranormalleri (Vampir, Kurt adam vb.) etiketlemek (Zararsız hale getirmek) için UPTA’ya yönlendirmektir. Bir gün İstanbul’daki bir vampir yakalama işine gittiğinde saldırıya uğrar ve eski baş belası, peri erkek arkadaşından yardım ister ve zorda olsa kurtulur. Merkeze geri döndüğünde ise tüm o vampirlerin öldüğünü öğrenir ve bu son olmayacaktır. Bunu nasıl mı biliyorlar? Tabi ki merkeze gizlice sızan türünün tek örneği bir paranormalin bin Bansehee’den duyduğu kehanet şiirinden.
Bana bu kitabı gönderen sevgili Elife ablama bir kez daha çok ama çok teşekkür ediyorum. Bu arada bu kitabı, daha doğrusu bu seriyi herkese tavsiye ederim.
Lütfen yorumlarınızı bizden esirgemeyin...
Yorumum
Rick Yancey’in “Yaratık Avcısı” adlı bu kitabını ne kadar yavaştan okusam da maalesef her kitap gibi sonu geldi. Bazı kısımlarında bizzat olayın içindeki karakterle aynı anda öğürmeye bile başladığım bile oldu. Neyse daha fazla uzatmadan kitabın konusundan biraz bahsedeyim.
Yazarımız, tanıdığı bir huzurevi müdürü telefon alır ve bunun üzerine huzurevine gider. Huzur evi müdürü yazarımıza üç tane günlük verir. Günlük 1876 yılında doğduğunu -131 Yaşında- ve adının Will Henry olduğunu söyleyen ölmüş birine aittir. Yazarımız bu günlükleri sözde okuyup bu seri kitabını oluşturmuştur. Dahası günlükte çok ilginç bilgiler vardır.
James William Henry, annesini ve babasını bir yangında kaybettikten sonra, babasının da bir yardımcı asistanlığını yaptığı Dr. Pellinore Warthrop tarafından evlat edinilir. Doktor Warthrop, yaratık bilimiyle uğraşmaktadır ve Will Henry de artık onun asistanıdır. Aradan kısa bir zaman geçtikten sonra bir gün kapı çalınır ve adının Gray olduğunu öğrendiğim bir kişi kapıda belirir. Bu kişi bir mezar hırsızı ve Warthrop’a bazı konularda yardım eden bir kişidir. Yanında yüzü parçalanmış bir kız cesedi ve adı Anthropophagus olan bir yaratık getirmiştir -göğsünde bulunan ağzıyla beslenen, kafası olmayan bir yaratık. Bu yaratık yalnız kızın boynuna takılı olan inci kolyeyi yutup boğulmuştur. Doktor Pellinore, yaratığı inceledikten sonra kız cesedini tekrar ait olduğu mezara götürürler ama orada otuz kadar Anthropophagus’un saldırısını uğrarlar ve bunun sonucunda Erasmus Gray ölür. Dahası bu ne bir ilk ne de son vahşet olacaktır. Dahası bu yaratıklar hiç ait olmadıkları bir kıtada ne aramaktadır.Kesinlikle herkese tavsiye ederim.
Lütfen yorumlarınızı bizden esirgemeyin...
Yorumum
Yalnızca birinci sezon bölümlerini izlediğim Yürüyen Ölüler dizisinden farklı bir karakter yapısına sahip bu romanı çok ustaca buldum. Romandaki bayan karakter eksikliği Philip Blake’nin küçük kızı Penny’le sağlanmış ama yinede ben eksiklik hissettim diyebilirim. Neyse, daha fazla uzatmadan konuya geçeyim.
Brian Blake: Philip Blake’nin abisi olmasına rağmen her zaman kardeşinden daha eziktir. Nerdeyse kitap sonuna kadar ancak Philip’in kızı Penny’e göz kulak olmuştur.
Philip Blake: Brian’ın kardeşi ve Penny’nin babasıdır. Eşini insanların zombiye dönüşüm başlamadan önce bir trafik kazasında kaybetmiştir. Bu yüzden karasına olan hasreti vardır. Penny’i korumaya çalışmaktadır. Ayrıca arkadaşı Nick’e, abisi Brian’a ve kızı Penny’e bir nevi zombilerden kurtulmak için öncülük etmektedir. Abisi bir korkak değil, tam aksine savaşçıdır.
Penny: Babası Philip’in göz bebeğidir ve sürekli amcasının himayesinde kendi halinde sessiz bir kızdır.
Nick: Aşırı dindar bir savaşçı. Philip’in en can dostu ve adeta onun kardeşi gibidir.
Bobby Marsh: Nick ve Philip’in arkadaşıdır ancak ikinci veya üçüncü bölümde bir kazara zombiye dönüşünce Philip tarafından öldürülür.
Philip, Nick, Bobby iki katlı bir evde yaşamış ve zombiye dönüşmüş aileyi öldürürken, Brian da abisinin kızı Penny’le zombilerden kurtulmak için dolaba sığınmıştır. Tüm zombi aile öldüğünde evde bir teftişe çıkarlar ve fazlasıyla yiyecek bulurlar ve bu evde kalmayı tercih ederler. Evi korumak için etrafındaki çitleri güçlendirmek istediklerinde bir zombi grubu Bobby ve Philip’e saldırır ve Bobby ölümcül bir yara alıp ölür ve ardından zombi olarak yeniden doğar ve bu sefer Philip onu silahla vurur. Ancak silah fazla ses çıkarmıştır. Bu yüzden evden ayrılıp radyoda bahsedilen güvenli bölge Atlanta’ya gitmek zorunda kalırlar. Böylelikle hem yeni insanlar tanımayı, hem de zombi virüsünün nedenini öğrenmeyi umarlar.Tek kelimeyle herkese tavsiye ederim. Bir puanı kırmamın nedeni bazı ufak tefek kısımlardan ve finalden memnun kalmamamdır.
Lütfen yorumlarınızı bizden esirgemeyin...